Quantcast
Channel: Sevan Nişanyan / En son yazıları
Viewing all articles
Browse latest Browse all 680

Tanrıları masaya yatıralım küçük çekirge

$
0
0
Halim – Allah rızası için kuşlara yem veren teyzede, dini inancı için insanlara hizmet etmeyi seçmiş Katolik rahibede, atalarının inancına saygıdan ötürü tapınağı ziyaret eden Japon ev kadınında soylu ve onurlu bir şey olduğunu teslim edersiniz herhalde. Tanrı inancı bu davranışlarda belirleyici unsur değil mi? Tanrıyı lağv ederseniz ne sunacaksınız bu insanlara alternatif olarak?

Selim – Dini inancın niteliğinden ve niceliğinden bağımsız olarak her toplumda bu davranış tiplerini görürsünüz. Bunu desteklemek için soyut anlamda bir tanrı inancına gerek var mı, emin değilim. Her halükârda bir mitolojik altyapı gerekli. O insanlar çoğu zaman soyut bir tanrı inancı adına değil, meselâ acılı Meryem ile masum evladı adına, ya da sevgili peygamberinin yüzü suyu hürmetine davrandıklarını ifade ederler. Yani metafizik boyutu önem taşımayan, insani bir öyküyle temellendirirler ahlaki davranışlarını. Meryem ya da peygamber, filan Hazret veya Rinpoche ile kendi ahlaki tercihleri arasındaki irtibatı kuran filanca kitapta yer alan bir öğreti ya da öğüt değil, serbestçe yorumlanan bir insani sempatidir. Meryem şöyle ya da böyle dedi diye değil, Meryem’i sevdiği ve kalbine yakın hissettiği için güzel davranma gereği duyuyor.

Evet, mitoloji lazım. Ve o mitolojinin gerçekten derin bir anlam ifade edebilmesi için herhangi bir mitoloji değil, ecdadın mitolojisi olmasında fayda var. Annen ve bütün ataların ezelden beri Meryem’i sevdiği için Meryem senin için özel bir anlam taşır. Yoksa turistik bir obje ya da gelip geçici bir hobi olmaktan öteye geçemez.

Halim – E dinin gerekli olduğunu itiraf ettiniz. Bir adım sonra kaçınılmaz olarak tanrı inancının da gerekli olduğunu kabul edeceksiniz.

Selim – Katılmıyorum. Mitolojinin güzel ve bazı açılardan gerekli olduğunu kabul ettim. Meryem ve isa sevgisinde, aziz ve evliya kültlerinde akla mantığa aykırı bir şey yok. Akla mugayir bir Kadiri Mutlak Varlık teorisine hiç bulaşmadan, ya da onu aklın bir kenarında paranteze alarak da bunları benimseyebilirsiniz.

Aslına bakarsanız kişiselleştirilmiş pagan tanrılarında da, bir takım detaylar dışında, akla çok aykırı bir şey yok. Sonuçta Meryem’e ya da Hz. Muhammed’e meftun olduğum gibi Pallas Athena’yı, ya da şakacı fil tanrı Ganeşa’yı da gönlüme yakın bulabilirim. Onların öyküleriyle hayal dünyamı ve ahlaki söylemimi zenginleştirebilirim. Her unsurunun gerçekçi olması şart değil. Sonuçta idealize edilmiş masal varlıkları bunlar, tıpkı Atatürk gibi, ya da Don Kişot veya Batman veya Kemal Sunal’ın temsil ettiği karakterler gibi.

Halim –İşin püf noktası işte tam burada. Don Kişot ya da Kemal Sunal tanrısal öykünün parçası olmadıkları için pek cılız kalırlar. Kozmik bir hakikatin parçası değiller. Ciddi değiller. Ağırlıkları yok. İnsan kalbini ta derinden kavrayamazlar. Kimse Kemal Sunal uğruna canını feda etmez. Ama Muhammed ve Meryem uğruna, hatta kabul edelim ki eski Yunan ve Hindu dinlerinin hayali tanrıları uğruna seve seve kendini kurban edecek çok insan var.

Selim – Haklısınız. Bazı mitik anlatıların, tanrı fikriyle birleşince olağanüstü bir güç kazandıklarını teslim etmek gerekiyor.

Peki ne sonuç çıkar bundan? Tanrı inancı içeren mitlerin bazı insanlar için gerekli olduğu ve bazen güzel sonuçlar doğurabildiği çıkar. İyi de ben bunu inkâr etmedim ki? Tanrı inancı tümden saçmalıktır ve insanlığa hiçbir katkısı olmamıştır diyecek biri yok karşınızda. Birtakım insanların hayatına anlam ve değer katıyorsa demek ki iyidir. O teyze Allah rızası için komşusuna yardım ediyorsa, ya da vaktiyle insanlar tanrılarını onurlandırmak için katedraller inşa etmişse, demek ki en azından bu bağlamda tanrı inancı güzel bir şeydir. İki kere iki dört.

Halim – Peki itirazınız ne? Neyin mücadelesi bu?

Selim – Birkaç şeyin.

Birincisi, aklî hakikat bazılarımız için önemli. Genelde insanlık için de önemli olduğunu düşünüyorum. Tek önemli odur diyen yok, insan yaşamının başka boyutları da var. Ama insanlığın son beş yüz yıldaki büyük atılımlarının temelinde, akli gereği eskiye oranla daha ön plana geçirmenin yattığı aşikâr. Aklî zeminde “tanrı” fikrinin herhangi bir dayanağı olmadığını insanlara hatırlatmak lazım.

İkincisi, Antik çağlarda yazılmış dini metinlerin bilgi dünyası ile bugünkü bilgi dağarcığımız arasındaki pergel, tevil ve terkip kaldırmayacak ölçüde açılmıştır. Düne kadar mecazdı, şiirdi, hükmetti deyip eski kitapların geçerliliğini savunmak belki mümkündü. Artık çok zor. Eski toplumların edebi fantezileri olarak okuyacağız, ya da terk edeceğiz. Başka çare yok.

Üçüncüsü, eski kitapların yalnız bilgi dünyasını değil, ahlaki yargılarının birçoğunu da bugünün ihtiyaçları ve problemleriyle bağdaştırmak mümkün değil. O yargıları, ya da onların çeşitli kurum ve otoritelerce yapılmış yorumlarını bugüne uyarlamanın, ya kavram kargaşası ve kakofoniye, ya da daha kötü ahlaki yanlışlara yol açtığını görmek gerekiyor.

Dördüncüsü, tüm dinlerin müktesebatında hiç şüphesiz ahlaken doğru ve kullanışlı unsurlar bulunmakla birlikte, geçmiş tecrübemiz ve bugünkü bilgimiz ışığında yanlış olduğu aşikâr unsurların da var olduğunu; özellikle bazı dinlerde bu yanlışların çok vahim boyutlara vardığını itiraf etmek zorundayız. Eğer dinleri topyekün reddetmeyip kısmen de olsa korumak istiyorsak, aklî bir eleştiri şarttır. Bu da, ister istemez, dini öğretinin ilahi temelini topyekün sorgulamayı gerektirir. Öğretide bariz yanlışlar varsa, demek ki ya Allah ya da onun namına kitap yazanlar yanılabiliyormuş.

Nihayet beşincisi, tanrı inancı sorgulandığı zaman, o inanca sahip olanların pek çoğunun bunu akıl ve itidalle karşılayamadıklarını, duygusal ya da hukuki, hatta fiziksel şiddet yoluna baş vurma eğilimine girdiklerini görüyoruz. Bununla mücadele etmek gerek. Tanrı varmış yokmuş, inanmak iyiymiş kötüymüşten öte, aksini beyan etme özgürlüğünü savunmak lazım. Aklın özerkliğini korumak için şart. Bugünün ahlaki sorunlarını tartışabilmek ve çözüm üretebilmek için şart.

Halim – Bu dediklerinizi şimdi Türkçeye çevirirsek?

Selim – 1. Kuşlara yem vermek güzel, ama herkes hayatını bununla sınırlamak zorunda değil.
2. Dünya altı günde yaratılmadı. Kızıldeniz yarılmadı. Aksini söyleyen ya cahildir ya şair.
3. “Eşcinselleri öldüreceksin” diyen kitaptan rehber olmaz. Ya çöpe atacaksın, ya da “eskiler öyle zannediyormuş” diye okuyacaksın.
4. Özeleştirisini yapamayan islam, bugünün dünyasında sıkıntı kaynağıdır. “Allah söylemiş” tezine sığınabildiği sürece özeleştiri olmaz.
5. Zorbalarla mücadele etmek de, en azından kuşlara yem vermek kadar soylu ve onurlu bir davranış.



Viewing all articles
Browse latest Browse all 680

Trending Articles


"Yâ Kuddûs!" Esması Havâs ve Esrârı


Süfli Hadim-Cin Daveti


Latifeler


Istihare için


huddam daveti


Herkes tarafından sevilmek ve ilgi manyağı olmak için dua


El-Mütekebbir


Defne yaprağı tütsüsü ve cinler


Hayy zikriyle herşey yaptırılabilir gibi bir şeyler okudum tecrübe edenler


sonuç veren istihare


Heyakili süleymaniye-7 Heykel


Selefi


Şura Suresi 19. Ayet Mucizesi


Uzakta Bulunan Bir Velinin Kabrini Ziyaret Etmek İstersen...


Durru Meknun Kasidesi - Okunuşu ve Pdf dosyası


Mum ile celb (aşık etme)


Tekasür Suresi


ervahı tayyibeyi davet etmek için yasin suresi tertibi


SCCM 2012 Client Installation issue


Tarık Suresi ve Faziletleri