Quantcast
Channel: Sevan Nişanyan / En son yazıları
Viewing all articles
Browse latest Browse all 680

İfademe kim karışır?

$
0
0
İfade özgürlüğünün tek sınır şiddet değil tabii. Hakaret var: şiddet içermese dahi kişilerin onuruna saldırıyı hak sayamazsın. İftira var: bilerek ve kötü niyetle kişiler ve kurumlar hakkında yalan haber çıkarmak olmaz. Kendini korumaktan aciz kişilerin istismarı var: çocuk pornosu, sanıkların teşhiri, hasta ve yaralıların teşhiri, artist frikikleri vb. Kişisel bilgilerin ve kurumsal sırların korunması var. Biraz farklı bir konu ama sözleşmeye dayalı hakların korunması var; yani ifade özgürlüğü hakkını imzalı mühürlü taahhüdüne aykırı olarak ileri sürebilir misin? Nihayet en belalısı, kamu güvenliğini ya da kamu huzurunu tehlikeye atan beyanlar meselesi var. Kalabalık salonda “yangın var” diye bağırabilir misin? Savaş sırasında halkın moralini bozan nutuklar atabilir misin? Savaş yoksa ama savaş tehdidi ya da savaş ihtimali varsa atabilir misin? Toplumsal birliğin ve uyumun temeli olan kutsal değerlere dil uzatabilir misin? Nereye kadar uzatabilirsin?

İntihar propagandası serbest olmalı mı? Liseli kızlara fuhuş propagandası serbest olmalı mı? Ortaokullarda uyuşturucu reklamı serbest olmalı mı? Ya sigara reklamı? Din reklamı?

Soyut düzeyde ilke basit. Her hakkın sınırı başkasını haklarıdır. Başkasının hakkı sadece şiddetten korumak değil ki? Onurunu koruma hakkı var; malını, işini, evlat ve iyalini, özgürlüğünü koruma hakkı var. Güven ve huzur içinde yaşama hakkı var. Ve itiraf edelim ki, şahsi tercih, alışkanlık ve önyargılarını tehdit altında hissetmeden yaşama hakkı da var. Senin sevdiğin müziği dinlemek yasaklandı derlerse ne yaparım? Sizi bilmem ama dağa çıkmayı düşünürüm.

Bu denklemin matematiksel bir çözümü olduğunu sanmıyorum. Birbiriyle çatışan temel haklar arasında karar vermek bir tercih ve sağduyu sorunudur. Birinci soru: hangi tarafın hakkı toplumsal fayda açısından ağır basar? İkinci soru: hangi tarafın hakkı zedelenirse birey daha ağır ve kalıcı zarar görür? Bunların ilki siyasi, ikincisi felsefesi bir karardır. Özetle söylemek gerekirse, toplumda kimin borusu ötüyorsa onun dediği olur.

Liberallerin 250 senedir söylediği şey, “ifade özgürlüğünü küçümsemeyin, vallahi billahi o da çok önemli”. Avamın kafasına kolay yatmayan bir konu olduğundan bazen abartmış, sanki ifade özgürlüğü mutlak bir hakmış, diğer her şeye koz basarmış gibi konuşmuş olabilirler. 1789’da öylesi doğruydu. Bugünün Türkiyesinde halâ yüzde bir milyon doğru. Ama batıda korkarım ki kantarın topuzu biraz kaçtı, bir miktar dengeleme gerekli görünüyor. Toplumlar istiyor bunu.

Bir de unutma ki ifade özgürlüğü öncelikle elitlerin sorunudur. Ezilme tehlikesini yaşamında hisseden çoğunluk açısından, doğal olarak, önce güvenlik, onun ardından da alışkanlık ve önyargıların korunması – yani din – gelir. İfade özgürlüğü savunuculuğu her zaman, az veya çok, elit taraftarlığı anlamına gelmiş ve öyle algılanmıştır. Buna karşılık liberal cephenin argümanı, fikir özgürlüğü olmadan keşif ve icatlar olmaz, yeni ufuklar ve yeni kıtalar bulunmaz, toplum yerinde sayar, o yüzden fikir özgürlüğü sadece o özgürlüğü kullanmaya meraklı olan seçkin azınlığa değil, dolaylı olarak tüm topluma faydalıdır demek olmuştur. Ki esaslı bir haklılık payı var sanırım. 

Viewing all articles
Browse latest Browse all 680

Trending Articles


huddam daveti


Tekasür Suresi


"Yâ Kuddûs!" Esması Havâs ve Esrârı


Kasemi Mübelliğa


Peri44


Kuvvetli muhabbet ve aşk tılsımı


El-Mütekebbir


Papaz büyüsü


SCCM 2012 Client Installation issue


Zilhicce Ayının Namaz Duası ÖNEMLİ